Kadınların ihtiyaçlarına yönelik her türlü bilginin bulunduğu kadın portalı.
27 Aralık 2010 Pazartesi
İngiliz Pudingi
Kişi Sayısı : 8 Kişilik
Pişirme Süresi : 15 dk
Hazırlanma Süresi : 60 dk
Malzemeler :
¦ 12 adet etimek
¦ 2 çorba kaşığı reçel
¦ 1 bardak su
¦ 1 adet yumurta sarısı
¦ 1 çorba kaşığı un
¦ 1 çorba kaşığı mısır nişastası
¦ 1 bardak toz şeker
¦ 3 bardak süt
¦ 1 çorba kaşığı margarin
¦ 1 paket vanilya
¦ 15 adet çilek
¦ 1 adet kivi
¦ 1 adet muz
¦ 1 paket jöle
¦ 1 çorba kaşığı şekerleme
¦ 1/2 paket kremaYapılışı :
Bisküvileri kenarı yüksek cam kaba (kare veya yuvarlak, 30 cm. genişliğinde) yerleştirin. Reçel ile 1 bardak suyu karıştırıp, üzerine dökün. Kenarda bekletin.
Yumurtanın sarısını, un, mısır nişastası ve şeker ile çırpın. Sütü ilave edin. Karıştırarak, muhallebi gibi pişirin. Kaynamaya başlayınca içine margarini ve vanilyayı atıp, karıştırın. Altını kapatın. Mikserle 5 dakika çırpın. Bisküvilerin üzerine kremanın yarısını dökün. Dolapta 1 saat kadar bekletin. Dilimlediğiniz çilek, kivi ve muzu dizin.Jöleyi 2 bardak suyla eritin, üzerine 1 bardak soğuk su koyun.
Jöle soğuduktan sonra kremayı bozmadan, meyvelerin üzerini kapatacak şekilde yavaşça dökün. Dolaba koyun. Donunca, kalan kremayı ekleyin. 30 dakika daha dolapta bekletin. Yarım paket kremayı da üzerine dökün. Tekrar dolapta bekletin.Boncuk şekerlerle süsleyerek, servis yapın.
Evde peeling maskeleri hazırlayın
Cildinizi ölü derilerinden arındırmak ve daha sağlıklıi pırıl pırıl bir cilde sahip olmak için peeling yaptırmanız oldukça doğru bir karar olacaktır. Cilt bakımınız için son derece faydalı olan peeling yöntemini, şayet dışarıda bir güzellik merkezine yaptıramıyorsanız evde kendiniz de peeling maskeleri hazırlayabilirsiniz.
Cildinize peeling yaparak, cildinizdeki ölü deri hücrelerini temizleyebilir, makyaj kalıntılarını yok edebilir ve canlı parlak bir cilde sahip olabilirsiniz. Bunun için kendi evinizde mutfağınızda bulunan birkaç malzemeyi bir araya getirerek harika peeling maskeleri ortaya çıkarabilirsiniz.
Salatalık peelingi
Salatalığın cilt bakımındaki önemini tartışmak yersiz. Cildinizdeki bütün sorunlara fayda sağlayacak olan salatalığı peeling yöntemi için de kullanabilirsiniz. Bunun için bir kâsenin içine 1 çay kaşığı limon suyu, bir adet yumurtanın akı koyun ve çatalla çırpın. Bir adet salatalığı dilimleyip miksere atın ve iyice çekin. Püre haline gelmiş bu salatalığı bir tülbendin içine koyun veya ince telli bir süzgece atın ve iyice bir kabın içine süzün. Ardından süzdüğünüz salatalığı limonlu, yumurta akı karışımının içine koyun ve karıştırın. Bekletmeden bütün karışımı cildinize parmak uçlarınızla masaj yapar gibi sürün ve 20 dakika bu şekilde bekleyin. Ardından soğuk su ile yıkayın.
Bunun yanında sevgili Ebru Şallı’nın önerisi olan evde hazırlanabilecek bir peeling tarifini deneyebilirsiniz. Bunun için bir kâsenin içine 1 çay kaşığı irmiği koyun ve üzerine bir çorba kaşığı gül suyu döküp karşıtırın. Son olarak da yeşil çay kremi diye bir krem türü satılıyor, bu yeşil çay kremini aktardan veya eczanelerden alıp 1 tatlı kaşığı yeşil çay kremini bu karışımın içine koyup tekrar karıştırın. Artık hazır olan ev peeling maskenizi temizlenmiş olan yüzünüze masaj yaparak sürün. Bu peelingi göz çevrensize sürmemeye dikkat edin. Dilerseniz sadece yüzünüz değil boyun kısmınıza da sürebilirsiniz. Yüzünüze ve boynunuza sürdüğünüz ev peeling maskenizi 5 dakika cildiniz de tutup, ardından ılık su ile yıkayın.
Siyah noktaları geçirmek için ev peeling maskesi
Özellikle çene, burun üstü, ön yanaklarda türeyen siyah noktalardan kurtulmak için, ev peeling maskesi uygulamak son derece fayda sağlıyor. Geriye iz bırakmadan yok edilen siyah noktalar için, uygulayacağınız ev peelingi maskesi için bir kâsenin içine bir çay kaşığı kil, bir çay kaşığı mısır unu ve evinizde bulunan herhangi bir nemlendirici kremden yine bir çay kaşığı koyup karıştırın. bu karışımı cildinize sürüp 5 dakika kadar çok fazla bastırmadan parmak uçlarınızla ovun. 5 dakika süren peeling masajı ardından yüzünüzü ılık su ile yıkayın. Günde sadece 1 kez yapmanız yeterli gelen bu ev peelingi, bir haftada siyah noktalarınızı yok ettiği gibi cildinizi de parlatacaktır.
Yine ünlülerden peeling tavsiyelerine kulak vermek isterseniz, sevgili Tülin şahin’in ev peeling tarifini deneyebilirsiniz. Bir kâsenin içine bir çay kaşığı zeytin yağ, bir çay kaşığı süt, bir çay kaşığı toz şeker, bir çay kaşığı tuz, bir adet limonun suyunu da ekleyip iyice karıştırın. Bu karışımı yüzünüze masaj yapar gibi ovalayarak sürün. Bu ev peelingi ile hem siyah noktalarınız temizleniyor hamda toz şekerin sayesinde cildiniz parlıyor. Ancak zeytinyağı yerine ben normal bir nemlendirici krem ya da bebek yağlarından bir çay kaşığı koyuyorum, çünkü zeytinyağı kıl köklerini besliyor ve yüzde kıllanmaya sebep olmak istemeyiz.
Yağ yakan yiyecekler
23 Aralık 2010 Perşembe
Gebelikte Tansiyon
Tansiyon dediğimiz kan basıncı, kişiden kişiye göre değişiklik gösterir. Hatta aynı kişide gün içinde bile değişiklikler gözlemlenebilir. Eğer endişe veya üzüntü dolu olursanız veya fiziksel olarak çalışıp yorulursanız tansiyonunuz yukselebilir.Dinlendiğiniz takdirde de genellikle düşer. Kan basıncındaki bu anı değişiklikler son derece normaldir. Eğer bir insanın tansiyonu uzun sure yüksek kalırsa hipertansiyonun varlığından soz ederiz.Hamileliğin ilk 3 ayında gebelik hormonlarının damar sistemi üzerindeki etkisi ile tansiyon bir miktar düşebilir hatta çok az bilmen bir nokta da bu düşüsün kronik hipertansiyon dediğimiz gebelik öncesi hipertansiyonu olan hastalarda daha belirgin oluşudur. Birçok hamile kadında 120/80 m altındaki olçüm normaldir. Eğer hamıleyseniz ve en az 3 ayrı zamanda yapılan ölçümlerinizde basıncınız (büyük tansiyon) 140 veya diyastolik basıncınız (küçük tansiyon) 90 çıkmışsa bu yüksek sayılmaktadır.Kan basıncındaki irili ufaklı oynamalar nedeniyle eğer bir ölçümünüz yüksek çıkarsa bu ölçüm bir müddet sonra tekrarlanmalıdır. Böylelikle bunun normal ölçümünüz olup olmadığından emin olunur. En önemlisi de tansiyonunuz siz dinlendikten sonra ölçülmelidir.Dikkat: Gebelikte tansiyon ölçümü muhakkak sağ koldan oturur pozisyonda ve uygun genişlikte manşon (tansiyon aletinin kola sarılan kısmı) kullanılarak yapılmalıdır, farklı tarzlarda örneğin yatarak sola uzanarak yapılan ölçümler çok yanıltıcı olabilir.Eğer hamile kalmadan önce hipertansiyonunuz varsa büyük olasılıkla bunu diyet ve egzersizle kontrol altında tutmaya çalışıyorsunuz veya ilaç kullanarak duruma müdahale ediyorsunuz öyle degıl mı? Her ne şekilde olursa olsun hiper tansiyonu olan bir anne adayıysanız hamilelik surecinde neler yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Tam olarak bilmediğinizi varsayarak bazı noktaları vurgulamaya çalışalım: www.kadinlarsitesi.comGebeliğe EtkisiHipertansiyon bebeğinize besin ve oksijen sağlayan plasentadaki kan akımını azaltabilir. Yani diğer deyişle gerekli oksijen ve besinin bebeğinize ulaşmasını engelleyebilir. Bu da bebeğinizin büyümesini yavaşlatıp erken doğum olasılığını güçlendirebilir. Hipertansiyon ayrıca plasentanın erken ayrılmasına neden olabilir Çok ender de olsa ölümcül bazı sonuçları da beraberinde getirebilir. Aman lütfen dikkatli olun. Ayrıca bkz GEBELİKTE DÜŞÜK TANSİYON VE BAYILMA
Gebelikte Hipertansiyon
Hipertansiyon gebelikten önce de var idi ise buna kronik ya da esansiyel hipertansiyon deriz. Gebelikten önce kadınların yüzde 5'inde hipertansiyon vardır. Gebelikten önce var olan bu durum gebelik boyunca ve gebelikten sonra da devam edecektir. Uzun sureden beri var olan ve kontrolsuz kronik hipertansiyon tedavi edilmediğinde zamanla kalp damar sorunlarına ve inmeye neden olabilir.
Kronik hipertansiyonu olan birçok kadın gebeliğinden önce ilaç kullanmaktadır. Siz de ilaç kullanıyorsanız bunun gebeliğe bir zararının olup olmadığını doktorunuza danışmanızı öneririz. Kronik hipertansiyonu olan bazı gebelerin tansiyonları hamilelik boyunca normal seviyelerde seyrettiği için ilaç almalarına gerek yoktur. Bazıları ise tansiyonlarını normal seviyelerde tutabilmek için bebeğe zarar vermeyecek ilaçları hekiminin kontrolünde almalıdır.
Dikkat: Hipertansiyonu olan hastalarda kontrolsüz ilaç kullanımı ile tansiyonu da aşırı derecede düşürmek istemiyoruz. Bu bebeğe giden kan akımını ileri derecede bozabilir.
Gestasyonel Hipertansiyon
Bu tansiyon tünme gebelik ile ilişkili hipertansiyon da denir. Gebelikten önce tansiyon sorunu olmayan kadında gebeliğin 2. yarısından sonra ortaya çıkar. Kadınların yüzde 5-8'i hamilelik surecinde görülen hipertansiyona sahiptir. Genelde bu durum doğumdan sonra geçse de, gestasyonel hipertansiyon, gelecekte ortaya çıkabilecek kronik hipertansiyonun habercisi olabilir.
Gestasyonel hipertansiyon da kronik hipertansiyon da preeklampsi (gebelik toksikozu, zehirlenmesi)
denilen da ha ciddi bir tabloya yol açabilir.
Gebeliğe Hazırlık İçin Neler Yapılmalı
Gebelikte Diyabet
Gebelikte Preeklampsi
Daha önce belirtik bazen kronik hipertansiyon veya gebelik ile ilişkili hipertansiyon preeklampsiye dönüşebilir. Preeklampsi hipertansiyon ve böbrek sorunlarına işaret eden idrarda protein görülmesi ve ödem ile seyreden ciddi bir sağlık sorunudur. Hipertansiyonu olan her dört hamile kadından birinde preeklampsi ortaya çıkabilir. Hipertansiyona ve idrarda görülen proteine ek olarak ellerdeki ve yüz bölgesindeki şişmeleri ani kilo alımını ısrarcı baş ağrılarını görme bulanıklığını ve sağ üst kadran ağrısını bu hastalığın belirtileri olarak sayabiliriz.Preeklampsinin oluş nedenleri ve mekanizmaları tıp dünyası için hala bir muammadır. Genel kanı bebeğin eşi yani plasenta rahim içine yerleşirken birtakım nedenlerle oksijen azlığının ortaya çıktığı ve bunun ürünü toksinler nedeniyle de bu hastalığın oluştuğudur. Hastalığın engellenmesine yönelik pek çok çalışmanın yapılmasına karşın henüz net sonuçlar elde edilememiştir. Bazı riskli gruplar da (önceden şiddetli preeklamspı öyküsü olan gebeler diyetinde kalsiyum alımı az olan gebeler vb ) düşük dozda aspirin ve ilave kalsiyum verilmesinin hastalığın ortalığa çıkışını engellediğine dair bazı kanıtlar vardır. Ancak bu durumlarda tedaviye çok erken gebelikte başlanmalıdır, geç tedavi fayda etmeyebilir.Preeklampsı kimlerde sık görülür?• İlk kez gebe olanlar
• Br önceki gebeliğinde preeklampsi geçirenler
• Kronik hipertansiyon öyküsü olanlar
• 35 ve üstü yaşlarda olanlar
• Çoğul gebelik olanlar
• Diyabet ve böbrek hastalığı olanlar
• Kilolu olanlar
• Lupus gibi bağışklık sistemi ile ilgili hastalığı olanlarPreeklampsi kısa sure içinde eklampsiye dönüşerek yaşamı tehdit edebilir. Bir çok organ hasarı ile seyreden bu durum nadir gorulur. Bu durum nobet geçirmeyle ya da nadiren komayla sonuçlanabilir. Size preeklampsi tanısı konursa hastalığın şiddetine göre evde veya hastanede yatarak yakın takıp önerilecektir. Eğer doktorunuz gerekil görürse veya durumunuzun ciddiyetinden endişe ediyorsa suni sancı vereıek ya da sezaryenle erken doğumu önerecektir. Ayrıca bkz. Gebelikte Hipertansiyon ve Gebelikte Tansiyon
Gebelikte Astım
Astımlı gebeleri üç gruba ayırabiliriz: Astımlı hamile kadınların üçte birinde, belirtiler geriler. Diğer üçte birlik bölümde, zaten var olan astım belirtileri devam eder. Ve son üçte birlik kesimde bu belirtiler daha da kötüleşir. :
Eğer astımınız yeterince kontrol altına alınmazsa ve ciddi seyirli olursa, annenin ve bebeğin karşılaşabileceği birçok risk bulunmaktadır:Bebekteki riskler:
• Erken doğum, prematürite
• Bebekte gelişme geriliği
• Düşük doğum ağırlığı
• Bebeğin kaybı
Annedeki riskler:
• Preeklampsi ?
• Aşırı kusma
• Vajinal kanamalar
• Annenin kaybıOrtalama gebeliklerde bebek kaybı riski % 1 oranında iken astımı olan gebelerde bu risk % 1,5'a çıkabilmektedir. Ancak tüm bu riskleri iyi bir doğum öncesi takibi ve astım kontrolü ile en aza indirmeniz zor değil… www.kadinlarsitesi.comGebelik Takibi
“Astımım ne kadar kontrol altında?” Bu soruyu kendinize daha gebe kalmadan evvel sormalısınız. Çok keskin çizgilerle çizmeyelim ama, astımınıza bağlı haftada 1-2'den fazla şikayetinizin olmaması gerekir. Gece uykunuzu ayda 1-2 kereden fazla rahatsız etmemelidir. Uzun zamandır sizi acile götürecek kadar ciddi bir atağınızın olmamış olması gerekir. Astımınızın ne kadar kontrol altında olduğunu, özellikle hastalığınızı takip eden göğüs hastalıkları doktorunuz ile detaylı bir şekilde görüşmeniz gerekir. Doktorunuz sizi gebe kalmadan evvel değerlendirerek ve gerekirse solunum fonksiyon testleri uygulayarak en uygun planı oluşturacaktır.Gene de biz bir hatırlatalım:
• Astımınızı tetikleyenlerden uzak durun
• İlaçlarınızı aksatmayın
• Sigara içmeyin, pasif içici olmayın
• Egzersizi doktorunuza danışarak yapınDoktorunuz gebeliğiniz boyunca sık sık ultrason ve non-stres test uygulamaları ile bebeğiniz için her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol edecektir. Sizden gün içindeki bebek hareketlerini kontrol etmenizi isteyecektir.Gebelikte Tedavi
Astım ilaçlarının büyük çoğunluğu hamilelikte kullanmak için güvenlidir. Hatta rahatlıkla emzirebilirsiniz de… Kontrol altına alınmayan astımın vereceği zarar, ilaçların bebeğe vereceği zarardan kat kat fazladır. Bu süre boyunca doktorunuz tedaviniz kapsamında ilaçlarınızı değiştirebilir veya durumunuza göre yeni dozlar önerebilir. Bu noktada hemen altını çizelim, gebe kaldığınız için, doktorunuza danışmadan, aniden ilaçlarınızı kesmeyin ya da dozları ile oynamayın! Gebelikten önce aşı tedavisine başlanmışsa, doktorunuz ile görüşerek devam edip edemeyeceğinizi belirleyin.
22 Aralık 2010 Çarşamba
Epilepsili Gebe Kadınlar Nelere Dikkat Etmeli
Eğer epilepsiniz varsa, henüz hamile kalmadan önce doktorunuzla mutlaka görüşmeli ve önlemleri en baştan almaya başlamalısınız. Çünkü biliyoruz ki, gebelik döneminde, epilepsisi olan kadınların % 25'inde nöbetler azalır ya da kaybolur. Ne var ki kadınların % 25'inde de nöbetler özellikle ilk trimesterde sıklaşabilir.Bu süreçte karşılaşabileceğiniz komplikasyonları, vajinal kanama ve plasentanın rahimden erken ayrılması olarak sıralayabiliriz. Suyunuzun erken gelmesi ve hamilelikle bağlantılı olarak yüksek tansiyonla karşılaşmanız da olası durumlar arasındadır.Hamilelik sırasında gideceğiniz rutin doktor kontrollerinde kilonuzun ve tansiyonunuzun ölçülmesinin yanı sıra, kan testi ile ilaç kan düzeyiniz takip edilecektir.Epilepsisi olan bir hamile olarak nöbet geçirebilirsiniz; sakın gereksiz yere korkuya kapılmayın. Nöbetler zararlı ve tehlikeli olabilir ama bu durumdaki birçok kadının buna rağmen sağlıklı bebekler doğurduğunu da bilimsel verilerden biliyoruz, o nedenle lütfen paniğe kapılmayın. Nöbetlerinizi mutlaka doktorunuza bildirin, tedavi önerileri de buna göre değişiklik gösterebilir. Eğer hamileliğinizin son aylarında nöbet geçiriyorsanız, doktorunuz ultrason ile bebeğinizin durumunu kontrol etmek isteyebilir.Epilepsisi olan gebe, kendine iyi bakmalı• Epiiepsi ilaçlarını aksatmadan kullanın
• İlaçlarınızı aniden kesmeyin ve hekiminize danışmadan dozları ile oynamayın
• Sağlıklı beslenin ve vitaminlerinizi düzenli alın
• Düzenli egzersiz yapın ve stresinizi kontrol altında tutun
• Yeterli miktarda uyuyun
• Sigara, alkol kullanmayınSevgili Anne Adayları Şu Sayfalarımızı da Mutlaka Okuyun:Sara İlaçları ve Gebelik
Hamilelikte Sara Hastalığı
Sivilce Gibi Bir Yara Çıktı Ama Geçmiyor
Soru: 67 yaşında 20 yıldır adet görmeyen, 2 doğum yapmış bir kadınım. Son 3 aydır dış genital organımda bir sivilce gibi başlayıp bir türlü geçmeyen ve hatta büyüyen bir yara çıkıyor. Ancak bu yara herhangi bir ağrıya sebep olmuyor. Bir de kaşıntım var. Çeşitli yara kremleri kullandım ama geçmedi. Ne yapmam gerekiyor?
Cevap:
Menopoz yaşından sonra dış genital organlarda görülen yaralar ihmal edilmemeli ve mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilmelidir. Çoğu kez hiçbir sivilce veya yara dahi olmasa basit bir kaşıntı ile başlayan şikayet giderek artar ve iyileşmeyen bir yara haline gelebilir. Dış genital organın kötü huylu tümörleri için tipik bulgu budur. Şimdi okuyucumuzun mutlaka böyle bir durumu vardır demek istemiyorum ama gidip muayene olmalı. Gerekiyorsa o yaradan biyopsi alınmalı. Hastalığın adı konup tedavi ona göre planlanmalı. Bu iş için jinekolojik onkoloji yapılan bir yere müracaat edilirse bence daha uygun olacaktır.
Mantar Nasıl Tedavi Edilir?
Soru: 3 aylık hamileyim. Hamileliğimin başından beri mantar var. Doktorum “Bebek 4 aylık olana kadar tedavi edemem” dedi. Ben bu durumdan rahatsız oluyorum. Çok dikkat ediyorum, eşimle cinsel ilişkiyi unuttuk. Şimdi tedavi olmamın bebeğe ne zararı olabilir? Hamilelikte neden böyle bir durumla karşı karşıyayım? Bir daha yaşamamak için nasıl hareket etmeliyim?
Cevap: Hamilelikte vajinada meydana gelen değişiklikler nedeniyle mantar enfeksiyonlarının oluşması kolaylaşır. Eğer şikayetiniz çok ise lokal sürülebilecek kremler ve dıştan kullanılacak pansumanlar size yardımcı olabilir. Gebeliğin erken dönemlerinde bebeğin organları gelişirken çok gerekmedikçe pek çok doktor hastasına ilaç vermek istemez. Çünkü yıllarca zararsız zannedilen ilaçların bebeğe bazı etkileri olduğu yıllar sonra ortaya çıkabilmektedir. Doktorunuz da bu nedenle size sistematik kullanılacak ve bebeğe etkisi kesin olarak bilinmeyen bir ilacı vermek istememiş.
Ayrıca bkz. Akıntı ve Kaşıntı Var, Mantar Olabilir mi? , Vajinada Kaşıntı
10 Yıl Önce Adetten Kesildim
Soru: 43 yaşındayım. 10 yıl önce birden adetten kesildim. Aynı anda depresyon yaşadım. Tedavim hâlâ devam ediyor. 7 yıldır östrojen hormonu kullanıyorum. Her yıl kontrolden geçiyorum. Bir sorunum yok. Aldığım ilaca devam etmeli miyim? Bu ilacı ne kadar kullanmam gerekiyor? Bırakırsam yeniden depresyon şikayeti ortaya çıkar mı?
Cevap:Çok erken yaşta menopoz oluşmuş. Bunda depresyonun da rolü olabilir. Menopozda hormon tedavisi günümüzde hâlâ tartışılan bir konu. Her yıl (Menopozdaki birinin eğer imkanları müsaitse 6 ayda bir kontrolü çok daha güvenli olmaktadır) kontrollerini yaptırıyor, mamografisi çekiliyorsa ilacı kullanmaya devam edebilir. Ailede meme kanseri hikayesi olanlar veya mamografide şüpheli lezyonlar saptananlar için hormon kullanılmasında ısrara gerek yok. Hormon tedavisinin kadın psikolojisi üzerine de olumlu etkileri var. Kadın doğum uzmanı bir sakınca görmüyorsa psikiyatristinizle konuşun.
Sağ mememde ağrı var
Sağ mememde ağrı var
Soru:52 yaşında, 4 yıldır menopozda olan bir kadınım. Menopozu çok rahat atlattım. Hiçbir şikayetim yoktu. 3-4 aydır sağ mememde ağrı oluyor. Uzun zamandır doktora gitmiyorum ama memelerimi sık sık kontrol ediyorum. Bu ağrı neden olabilir?
Cevap: Değerli ziyaretçimiz meme ağrısından şikayetçi. Kadınlarda görülen kötü hastalıkların pek çoğu menopoz öncesi veya hemen sonrasında çıkıyor. Bu dönemde her kadın mutlaka en az senede bir doktor kontrolünden geçmeli, smear denen akıntı tahlili yaptırmalı. Genel olarak muayene olduktan sonra memeler de muayene edilmeli, her sene mamografi dediğimiz meme röntgeni çektirmeli. Siz bunların hepsini atlamışsınız. Pek çok hastalıkta erken dönemlerde hemen hiç şikayet görülmüyor. Yani şimdi “Bir şikayetim yok” demek hiçbir hastalığım yok anlamına maalesef gelmiyor. Sizin durumunuza gelince; memedeki ağrı çoğu zaman kötü bir hastalığın habercisi değildir (Keşke o tip hastalıklar işin başında ağrı verse de biz de erken teşhis imkanı bulsak) ama size önerim kendinizi çok iyi de hissetseniz de lütfen jinekolojik muayenenizi yaptırın, yılda bir mamografinizi çektirin. Üzülerek söylemem gerekiyor ki 8 kadından biri meme kanserine yakalanıyor. Biz bunun için ısrarla bu kontrolleri istiyoruz.
Adet Görmedim
Akıntım Var, Acaba Hamile Olduğum İçin mi?
Soru:Ben 24 yaşında, 5 aylık bir hamileyim. Koyu ve sarı renkli bir akıntım var. Bir de koku var. Bu akıntının nedeni nedir? Ayrıca cincel organımın üst ve alt dudağında, birden çok, küçük küçük yağ bezesine benzeyen oluşumlar var. Yanma ve kaşıntı yapıyor. Bunun nedeni nedir? Gebelikten mi kaynaklanıyor. Beni bilgilendirir misiniz?Cevap:Gebelikte vajinal akıntının artması sık görülür. Bu artış gebelikte ortaya çıkan aşırı hormonların etkisi ile olmaktadır. Gebelikte vajinanın asit-baz dengesi (Florası) biraz değiştiği için de özellikle, mantar enfeksiyonlarının oluşması kolaylaşır. Mantar, akıntı ve kaşıntı ile kendini belli eder. Ama sizin anlattığınız,bu durum sanki biraz farklı. Bir başka enfeksiyon olabilir. Muayene olursanız doktorunuz gerekli araştırmayı yaptıktan sonra eğer gerekiyorsa ilaç tavsiyesinde bulunur. Küçük yağ bezesine benzettiğiniz oluşumlar ise belki hakikaten ufak yağ kistleri veya bazı virütik hastalıklar sonucu oluşan değişiklikler olabilir.
Adet Kanamasını Geciktirmek Mümkün mü?
Soru: 25 yaşındayım, arkadaşlarımın istedikleri zaman adetlerini geciktirdiklerini duydum. Böyle bir şey mümkün mü? Ben de o ilaçtan kullansam zararı olur mu?
Cevap: Adet kanamalarını geciktirmek mümkün. Verilecek hormon ilaçları adet kanamalarını 10-15 gün hatta daha uzun süreler ileri bir tarihe atabilir. Ama arkadaşlarınız canları istedikçe bu ilaçları alıp kanama tarihleri ile oynadıkları yönünde bir izlenim aldım sorunuzdan. Bu ilaçların sık kullanılması hele doktor kontrolü olmadan kullanılması hiç doğru değil. Adet sancıları çok olan biri için (Aslında bunun tedavi edilmesi gerekir ama…) mesela önemli bir imtihan dönemi için veya senede bir gideceğiniz 15 günlük tatil için doktorunuza sorarak bu tip ilaçları kullanabilirsiniz ama hepsi o kadar.
Myom ameliyatı olurken belden uyuşturdular…
Soru: 40 yaşımdayım. 2.5 ay önce myom ameliyatı oldum. Belden uyuşturdular, özellikle sabahları dizlerimden aşağısı çok ağrıyor. Bu belden yapılan iğneden kaynaklanıyor olabilir mi? Eğer iğnedense ne zaman geçer, ne önerirsiniz?
CEVAP
Belden yapılan uyuşturmanın (Epidural anestezi) bahsettiğiniz şikayetleri yapacağını sanmıyorum. Genellikle ameliyat sonrası nekahat döneminde gözlenen halsizlik şikayetlerine benziyor. Doktorunuzla görüşün, başka özel bir durum yoksa yürüyüş ve cimnastik yararlı olabilir.
Rahim Ağzı Yarası ve Polipi Sorun Yaratır mı?
20 Aralık 2010 Pazartesi
Gebelikte Alkol Kullanımı
Nasıl Beslenmeliyiz?
Ot mu yiyelim, yoksa et mi yiyelim, yoksa canımız ne çekiyorsa onu mu yiyelim? diye sorabilirsiniz. Biz de yazımızda bu duruma bir nebze olsun açıklık getirmeye çalışacağız. Beslenme, açlık duygusunu bastırmak ya da sadece canının çektiklerini yemek değildir. Beslenme, insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan öğeleri alıp vücudunda kullanmasıdır.Bu tez nasıl gerçekleşebilir?Bu tezin gerçekleşebilmesi için, iyi bir beslenme sistemi kurmak gereklidir. Bunun için de, değişik tür besinlerin, sağlık ve temizlik kurallarına uygun olarak saklanması, hazırlanması, pişirilmesi ve bir arada tüketilmesi sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde yeterli ve dengeli beslenme yolunda çok önemli adımlar atmış oluruz. İsterseniz “karışık beslenin” sloganımızı birkaç örnek vererek pekiştirelim.Sadece et yiyenlerin diyetlerine baktığımızda, kalsiyum ve C vitamininden yetersiz beslendikleri, buna karşılık hayvansal besinleri tüketmeyip, yalnızca tahıl ve sebzelerle beslenenlerde de elzem aminoasitlerin (yağ asiti / protein) yetersiz kaldığı gözlenmektedir. Öte yandan, Amerika’da fosiller üzerinde yapılan bir araştırmada, mısır tarımının gelişimine paralel olarak insan bedeninin küçüldüğü, protein ve demir yetersizliklerinin oluştuğu gözlenmiştir.Aynı zamanda mısır unundaki B kompleksi vitaminlerin, buğday ununa oranla çok daha düşük olması nedeniyle, mısır unu ağırlıklı beslenen insanların daha sinirli olduğu söylenmektedir.İnsan, kendi vücut proteinleri için gereksindiği bazı aminoasitleri diğerlerinden yapamaz. Vücudun diğer aminoasitleri kullanarak yapamadığı bu aminoasitlerin yiyeceklerle aynen ve gereksindiği kadar alınması zorunludur. İnsanlar için sayısı sekiz olduğu sanılan bu aminoasitlere elzem (esansiyel) aminoasitler adı verilmektedir.Görüldüğü gibi tek yönlü beslenme sistemi yerine, karışık beslenme sisteminin uygulanması, beslenme yetersizliklerinden doğacak sağlık sorunlarını da ortadan kaldıracaktır.Aslında yeryüzündeki son derece değişik beslenme tarzlarına insan bedeninin uyum sağlama yeteneği gerçekten şaşırtıcıdır. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, her insanın sindirim sistemi, beslenmesini etkileyen temel etkenlerden biridir.Her nedenle olursa olsun sindirim sistemi yetersiz birinin beslenme durumu, sindirim sistemi yeterli birinin beslenme durumundan kötüdür. Örneğin, midesi yeterince hidroklorik asit salgılamayan bir hastada mide enzimi pepsin yeteri kadar işlev göremez. Bunun sonucu olarak da tüm sindirim sistemi bozulur.Sindirim sırasında mide-barsak salgıları, yediğimiz besinleri etkiler. Bundan sonra sıra özümsemeye gelir. Özümseme, sindirilmiş besin parçalarının kan akımına karışması, emilmesi işlemidir. Besinler sindirilip kana karıştıktan sonra sıra, bedenin bunu yeterli kullanıp kullanamadığına gelir.Bazı bireylerde metabolizma bozuklukları bedenin besini yeterince kullanamamasına sebep olabilir. Öte yandan kimi ilaçlar da temel besinlerin vücutta kötü kullanımına yol açabilir. Örneğin; yüksek tansiyon tedavisinde yararlanılan ilaçlar vücudun B 6 vitaminini kullanmasına engel olmaktadır. Ayrıca bazı besinler, başka besinlerin yeterince emilip kana karışmasını önleyebilmektedir. Örneğin; çay ve kahve, demir ile çinkonun emilip kana karışma yüzdesini azaltmaktadır.Öyle ki, kahve ve çay tiryakilerinin günlük beslenmede başkalarından daha çok miktarda demir ve çinko almaları gerekir. Bu tip örnekleri çoğaltmak mümkündür. Sağlıklı bir yaşam için metabolizmanın protein, yağ, karbonhidrat, kalori ve su ile birlikte kırk beş çeşit değişik vitamin, mineral, aminoasit ve temel yağ asitine gereksinimi vardır. İnsanın sağlıklı kalabilmesi için beslenme yolu ile bunları sürekli alması gereklidir. Aksi takdirde herhangi bir besin maddesinin eksikliği insanı hafif rahatsızlıklardan, hastalığa, hatta ölüme kadar götürebilir.Kısacası, sağlıklı yaşamak için doğru bir beslenme kültürüne sahip olmakta ve bu kültürü benimsemekte sonsuz yararlar vardır.
Greyfurt Zayıflatır mı?
Aşılama yaptıralım mı?
Soru:Bebek sahibi olmaya çalışıyoruz, size daha önce de yazmıştım. Rahim filmi çektirmemi tavsiye etmiştiniz. Çektirdim, kanallarım açık. Doktorum bana yumurta büyütmek için ilaç ve iğne verdi. Hamilelik yok ancak kasıklarımda çok ağrım var. Ağrı yüzünden ilişkiye bile giremiyorum. Bu normal bir durum mu? Aşılama mı yaptırayım?
CEVAP
Yumurtlama için verilen ilaç bazen yumurtalıkları aşırı derecede uyarıyor ve birden fazla yumurtanın gelişmesine neden oluyor. Bu durumda da ağrı olabiliyor. Merak etmeyin, birkaç gün sonra geçecektir. Yumurtlama için verilen ilaçlarla ilk kullanıldığı ay gebe kalınacak diye bir kural yok. Bu işlem 2-3 hatta daha fazla kereler denebilir. Telaş etmeyin. Rahim içinde yapışıklık olması en kesin olarak rahim filminde veya rahim içine sokulan bir optik sistemle (Histeroskopi) bakılarak anlaşılabilir.
Mantarın Faydaları
Mantarın ülkemizde çok fazla tüketimi olmasa bile, genelde sevilen bir sebzedir. Yemeklik mantarın kimyasal yapısına ve ortalama değerlerine baktığımızda, mantarın proteğin içeriğinin diğer sebzelere göre daha fazla olduğunu görürüz. Bu durum da gayet tabii ki mantara bir ayrıcalık getirir. Aynı zamanda mantarlar insanların ihtiyaçları olan bütün elzem aminoasitleri de içermektedir. Et ve tavuğun lazım olan aminoasit puanı 98 iken, mantarınki 89, patatesinki 59, havucunki 31′dir. Genel beslenme değerine göre puan verildiğinde mantardaki gerekli aminoasit değerlerinin, sütteki elzem aminoasit değerlerine yakın olduğu gözlenmektedir.Gerekli aminoasit içeriği bakımından mantarın zengin oluşu en çok vejetaryenlerin işine yaramaktadır. Bilindiği gibi vejetaryenler yalnızca sebze ve tahıl tükettiklerinden, yani hayvan ürünleri almadıklarından, insan beslenmesinde hayati önem taşıyan elzem aminoasitleri de yeterince alamazlar. Bu durumda mantar bir nebze olsun vejetaryenlerin imdadına koşmaktadır. Ayrıca, mantarda kalsiyum, fosfor, demir, sodyum, potasyum, magnezyum, B1 vitamini, B2 vitamini, Niasin ve C vitamini bulunmaktadır. Mantarda bulunan bu vitamin ve minerallerin değerleri çok yüksek olmasa bile, pek de küçümsenecek düzeylerde değildir. Ancak yapılan araştırmalarda görülmüş ki, C vitamini, yabani türlerinde yani, yenmeyen zehirli türlerinde, kültür türlerine yani, yenebilen türlerine göre daha fazladır. Mantarların yenebilen kültür türlerindeki bu vitamin kayıplarının nedenleri araştırılmış ve sonuçta mantarların marketlerde uzun süre bekletilmesinden dolayı vitaminlerinin kayba uğradığı saptanmıştır. Buradan da anlaşılacağı gibi mantarların taze alınıp, uzun süre bekletilmeden tüketilmesi halinde mantarın hakkı verilmiş olacaktır.Doğada yaklaşık olarak iki bin kadar yenilebilir mantar türü mevcuttur. Ancak, bunlardan yanlızca yirmi beş tanesinden yararlanılmaktadır. Halk arasında kayın mantarı veya istiridye mantarı diye bilinen şapkalı mantarlar, ağaç gövdesi üzerinde yetişmektedir. Bu mantar türü mutfaklarda en çok tüketilen ve sevilen türdür. Ancak bu mantar türleri çok dayanıksızdır. Dayanıksız olmasının nedeni de çok çabuk kurtlanmasındandır. Kuzu göbeği diye bilinen bir mantar türü daha vardır ki, bu da çok tüketilmektedir. Çayırlarda, otlaklarda ve orman kenarlarında, özellikle nemli iklimlerde yetişir. Mantar yemeği en çok kuzu göbeği dediğimiz mantar türünden yapılmaktadır. Bu mantar türü ülkemizde en çok Bolu yöresinde bulunmaktadır. Bu türü tanımak çok kolaydır. Açık kahverengi ve koyu renkli bal peteği şeklinde şapkası bulunmaktadır. Mantar türleri içinde bu tip şapkayı takan yanlızca kuzu göbeği mantarıdır.Bunlardan başka, içi kızıl, kanlıca veya melki, tellice gibi halk arasında bilinen ve sevilerek yenen mantarlar vardır. İçi kızıl ve kanlıca mantarları şapkalı mantarlardandır. Bolu, Kastamonu, Zonguldak, Bursa, Balıkesir, Sinop ve Ege bölgesinin birçok yerlerinde bulunmaktadırlar. Özellikle kanlıca mantarının kendine özgü bir kokusu ve aroması vardır. Tellice mantarının ise en belirgin özelliği şapkalı olmamasıdır. Rengi de yetiştiği ortama göre değişiklik göstermektedir. www.kadinlarsitesi.comŞimdiye kadar yazdıklarımız mantarın hep iyi yönleriydi. Ancak bir de mantarın öteki yüzü var. Mantarın bu öbür yüzü gerçekten korkutucu. Özellikle mantara düşkün olanların içini bir hayli karartacak nitelikte. Dilerseniz, mantarın öbür yüzünü de birlikte inceleyelim. Ormanlarda ve çayırlarda belirli mevsimlerde yetişen çok çeşitli yabani mantar türleri vardır. Bunlar arasında yenilebilen nitelikte olanların yanı sıra çok sayıda zehirli olanlar da mevcuttur. Zehirli mantarların içinde muskarin, atropin, niyosiyanit gibi maddeler bulunur. Bu maddelerin cinsine ve miktarına, yiyen bireylerin bir defada aldığı mantar miktarına ve bireyin vücut yapısının direncine göre zehirlenme olayı üç ile beş saat sonra meydana gelebildiği gibi, birkaç gün sonra da ortaya çıkabilir. Hatta arsenik içeren mantarlarda, bu maddenin karaciğerde zehir etkisi gösterecek doza ulaşana kadar birikmesiyle, kırk ile altmış gün içerisinde kalp krizi yoluyla ölüme neden olan vakalar bile meydana gelmektedir. Çok zehirli mantarların yanı sıra, daha az zehirli ve insana etkisi olmayan mantarlar da vardır. Günümüzde mantarın zehirli olup olmadığını anlamak için en iyisi içindeki maddelerin analizidir. Diğer bir yol ise, mantarın morfolojik olarak yani, şekline, görüntüsüne bakarak çok iyi tanımlanmasıdır. Bu konuda çok iyi yetişmiş uzmanlar vardır. Zehirli mantarların tehlikesi gerçekten çok büyüktür. Tüketilen mantarların içerisinde yalnızca bir tek mantarın zehirli olması bile, bazen tüm aileyi yok edebilir.Mantarı sıkça tüketiyorsanız ve bu tüketim kültür mantarı değilse lütfen mantarın şu niteliklerine dikkatlice bakınız. Yemeklik mantar, bütün, temiz, sağlıklı, taze görünüşlü, pörsümemiş, yabancı tat ve koku almamış olmalıdır. Kemirici hayvan ve böcek yenikli, hastalık ve parazitten zarar görmüş olmamalıdır. Aşırı nem, kimyasal madde, yabancı madde kalıntıları olmamalı, yıkanmış ise satışa uygun bir biçimde kurutulmuş olmalıdır. Yemeklik mantarlarda sap uzunluğu şapka çapından büyük olmalıdır. Mantar çok ender durumlarda soğukta depolanmaktadır. Alışılmış olan şekli, hasattan sonraki bir gün içerisinde hemen tüketime sunulmasıdır. Taze olarak bekletmede değişik depolama ısıları uygulanmaktadır. Sıfır santigrat derecede dört-beş gün, üç santigrat derecede iki-üç gün, on beş santigrat derecede bir gün depolanabilir. Bu şekilde saklanan mantarlar taze görünüm ve lezzetlerini muhafaza ederler. Ayrıca, mantarlar derin dondurucu dediğimiz dipfrizlerde de saklanabilir. Derin dondurucularda saklama süresi oldukça uzundur. Bu yolla, yaklaşık olarak bir yıl süreyle tazeliğini koruyabilmek mümkündür. Sağlıklı mantar tüketiminde sonsuz yararlar olduğunu bir kez daha yineleyerek yazımızı sonlandıralım. Umarız, mantar sevenleri yeterince aydınlatabilmişizdir.
19 Aralık 2010 Pazar
Yaşlılıkta Beslenme
Sevgiliye Alınabilecek Hediyeler
* Saat sadece zaman dilimini gösteren bir takı olmaktan çıksın diyorsanız, sevgilinize çok şık bir saat alıp akrep ve yelkovanın olduğu hazneye kendi resminizi ya da birlikte çekilmiş resminizi monte ettirebiliyorsunuz. Böylece saate her baktığında sizin resminizi ya da birlikte çekilmiş resminizi görebilir.
* Sevgiliniz eğer çoğu insan gibi çikolata delisi ise, şimdilerde çikolataların üzerine sevgilinizin ya da kendinizin veya birlikte çekilmiş olduğunuz bir resmi aynen çikolataların üzerine kopyalıyorlar ve çok şık bir hediye oluyor. Güzel bir çikolata kutusunu sevgilinize verdiğinizde sıradan bir çikolata paketi sanıp, kapağını açtığı zaman her bir çikolatanın üzerinde resimlerinizi gördüğünde eminim çok sevinecektir.
Evde diş beyazlatma yöntemleri
Toplum içersinde gülümsediğiniz zaman dişlerinizin sararmış renginden rahatsız oluyorsanız ve bir diş kliniğine gidip diş beyazlatma operasyonları yaptırmaya maddi gücünüz el vermiyorsa ve ya dişçi fobiniz varsa ya da bunun için zamanınız yoksa evde kendi kendinize yapabileceğiniz birkaç diş beyazlatma yöntemlerine birlikte değinelim
•Evinizde bulunan oldukça ucuz olan bir miktar karbonat dişlerinizi anında bembeyaz yapar. Dişlerinizi ıslayarak bir miktar karbonatı işaret parmağınıza koyup diş etlerinize dokunmadan dişlerinizi ovarsanız, bembeyaz dişlere kavuşursunuz
•Sofralarınıza kullandığınız yemek tuzu, diş beyazlatma konusunda karbonat kadar güçlü değildir ama yinede olumlu etki sağlar. Dişlerinizi beyazlatmak için çok az tuz ile diş etlerinize dokunmadan dişlerinizi ovmanız diş beyazlatma için yeterli olacaktır.
•Yine çok az karbonatı çok az sirke ile ıslar ve diş fırçanızın üzerine sürüp, dişlerinizi fırçalarsanız anında beyaz dişlere sahip olursunuz.
7 KETO sayesinde zayıflamak mümkün mü?
Yapılan bir çok bilimsel araştırma kişinin bedeninde zaten bulunması gereken 7 KETO’nun yetersiz olması halinde şişmanlığa sebep olduğu ve kişide aşırı yağlanma görüldüğü tespit edilmiş. Yani vücudunuzda olması gerekenden daha az miktarda 7 KETO maddesi varsa çok kolay ve hızlı bir şekilde kilo alıp şişmanlıyorsunuz. İşte bu noktada vücudunuzda olması gerekenden az olan 7 KETO miktarını dışarıdan alabileceğiniz kapsül 7 KETO ürünleri gözünüze çarpabilir. Kapsül 7 KETO ürününü ve faydalarını, olası zararlarını, yan etkilerini birlikte inceleyelim
7 KETO bitkisel zayıflama hapını Eczacıbaşı Amerika’dan getirmiş ve Summer 7 KETO adı ile piyasaya satışa sunmuş. Nisan 2010 tarihinde satışına başlanılan 7 keto zayıflama hapının kutu fiyatı 80 TL olarak belirlenmiş ve bir kutu 7 keto zayıflama hapının içinde 60 adet kapsül var. Gün içinde 2 tane summer 7 keto zayıflama kapsülü alınması öneriliyor ve doğal olarak da bir kutu 7 keto zayıflama hapı 1 ay da bitiyor.
7 keto zayıflama hapının içeriğini de bulunan maddelere bakacak olursak:
•Yeşil çay: bilirsiniz yeşil çay metabolizmayı hızlandır ve verdiğiniz kiloların tekrar geri alınmasını engeller.
•Oolong çayı: vücuttaki yağ yakımını hızlandırıp aynı zamanda bağırsaklardaki yağ emilimini de azaltmaya fayda sağlar.
•Krom Polinikotinat: Yağ dokusunun azalmasına yardımcı olur
•Yerba Mate: Metabolizmayı hızlandırır
•Eleuthero: Enerji veren yönüyle, yorgunluk ve bitkinlik hissetmezsiniz
•Astragalus: Metabolizmayı hızlandırır ve kilo vermekten kaynaklı stresi ortadan kaldırır
•B vitamin Kompleksi: sinir hücrelerinizi destekler ve enerji üretiminizde fayda sağlar
•C Vitamini: yağ yakımını hızlandırır ve bağırsaklardaki krom emilimini destek verir.
Cilt neden kurur?
•İhtiyoz diye tabir edilen genetik bir hastalık olan cilt kuruluğudur. Doğumsal nedenlerden kaynaklanan bu cilt kuruluğu tipi, genelde doğumdan bir ay sonrasında bacak bölgelerinde görülen pullanma şeklindeki cilt kurulukları ile dikkat çekerler. Aileler bebeklerinin aşırı derecede cilt kuruluğu sorunu yaşamasından şikâyet ederler. Bu durum ergenlik dönemine kadar sürebilmektedir. Çok telaş etmeye gerek olmayan bir cilt kuruluğu olan bu durum, bir dermatolog gözetiminde çocuğa uygun nemlendiriciler verilerek ilerleyen yıllar içinde geçmesi beklenir.•Bunun yanında kişinin yaşı ilerledikçe cildin kurumalar meydana gelir. Yani vücuttaki su oranı azaldıkça cilt kurumaya başlar. Vücut sus tutma ve yağ salgılama kapasitesi düştükçe cilt kurumaya doğru yol alır. Tabi ki bunların yaşlılığın getirdiği süreçlerdir.
•Diğer bir cilt kuruma sebebi ise alerjik yapılı bünyeye sahip kişilerde ortaya çıkar. Yani egzama, saman nezlesi, astımı olan kişilerde cilt kuruluğu görülür. Çünkü bu tür hastalığı olan kişilerde vücut yağ üretimi yapamaz ve ciltleri kurur. •Cilt neden kuru sorusunun bir diğer cevabı ise kişinin bir takım ilaçlar kullanmasından kaynaklanabilir. Örneğin kolesterolü yüksek olan kişilerin kullandıkları kolesterol düşürücü haplar, tansiyon hastalarının kullandığı tansiyon hapları da cilt kuruluğu yapabilmektedir.•Bunların yanında kişilerin gün içinde kullandıkları kozmetik ürünler de cildi kurutur. Kişinin gün içinde 2 defadan fazla banyo yapması, sık sık sabun kullanması, çok sert keseler kullanması, banyo çıkışından nemlendirici kremler kullanılmaması cilt kurumalarının sebepleri arasındadır.
11 Aralık 2010 Cumartesi
Yılbaşı Kurabiyeleri Tarifi
200 gr margarin, 200 gr pudra şekeri, 3 adet yumurta, 12 gr kabartma tozu, 400 gr un, 5 gr tuz, 50 mi süt.
Sosu için:
20 ml süt, 100 gr pudra şekeri
Hazırlanışı
Margarini ve şekeri iyice karışana kadar yoğurun. Sonra yumurtayı ekleyerek çırpın Una kabartma tozu ve tuzu ilave edin ve karıştırın. Son olarak sütü ekleyip buzdolabında 30 dakika dinlenmeye bırakın. Daha sonra hamura şekil vererek yağlanmış fırın tepsisine dizin. 180 derece ısıdaki fırında yaklaşık 10 dakika, üzeri kızarıncaya kadar pişirin. Kurabiyeler piştikten hemen sonra pudra şekeri ve süte hatırın ve servis edin.
Kaynak: Yılbaşı Kurabiyeleri Tarifi, Yılbaşı Kurabiyeleri nasıl yapılır
Elmalı Kek nasıl yapılır
(4 kişilik)
175 g margarin
2 adet elma
1 su bardağından az şeker
2 su bardağı un
4 adet yumurta
½ paket kabartma tozu
1 paket vanilya şekeri
2 limon
4 kaşık pudra şeker
Hazırlanışı
Fırınınızı 175 dereceye getirip ısıtın. Elmaları rendeleyin. Margarin'i eritin. Yumurtaları bir kapta mikserle 2 dakika çırpın, içine şekeri ve vanilya şekerini ilave edip çırpmaya devam edin, erittiğiniz margarin'i çırparak karşıma ekleyin. Kabartma tozu katılmış unu karışıma yavaş yavaş yedirin, akıcı kıvama gelen hamuru rendelenmiş elmayla karıştırın, dikdörtgen kek kalıbına boşaltın, 175 derecede 50 dk. fırınlayın. 2 limonu sıkın, içinde 4 kaşık pudra şekeri eritin, fırından çıkan kekin üzerine sürerek soğuk servis yapın.
Kaynak: Elmalı Kek tarifi, Elmalı Kek nasıl yapılır
Yalancı Tavuk göğsü tarifi
(4 kişilik)
150 g margarin
3 fincan un
1 kg süt
1 paket vanilya
2 su bardağı tozşeker
1 paket dövülmüş damlasakızı
Tarçın
Hazırlanışı
Yanmaz tencereye margarini koyup kısık ateşte un ve şeker ekleyerek tahta kaşıkla kavurun. Sütü de ilave edip kaynayıncaya kadar karıştırın ve ateşten alın. Derin bir kaseye boşaltıp üstüne vanilya ve damlasakızı koyup mikserle 10-15 dakika çırpın. Cam bir tepsiye koyarak buzdolabında 3-4 saat bekletin. Dolaptan çıkarınca tarçın ile süsleyip servis yapın. Afiyet olsun.
Kaynak: Yalancı Tavuk göğsü tarifi, Yalancı Tavuk göğsü nasıl yapılır
Zeytinyağlı Bamya nasıl yapılır
6-7 kişilik
5 dakika
30 dakika orta ateşte
Malzemeler
Bamya (1 kg),
Soğan (2 adet),
Domates (2 adet),
Havuç (1 adet),
Sarı Biber (1 adet),
Kırmızı Biber (1 adet),
Sarımsak (3 diş),